Beşerî tarih gösteriyor ki insanlar arası münasebetlerin şifahî yollardan halledilmesinin imkânsızlaştığı yerde fizikî, fiilî müdahale devreye giriyor. Bu olguyu en veciz bir örnekle söylemek gerekirse iki kişi arasındaki ağız dalaşı birini pes etmesiyle sonuçlanamıyorsa kendini daha güçlü hisseden taraf yumruğuna müracaat ediyor. Beşerî formda buna Silahlı mücadele(savaş) deniyor. Bu usulle güçlü taraf sözünü geçiremediği tarafa boyun eğdiriyor.
BU modern zamanda, insanlara “Savaş da neymiş?” dedirttiler ama savaşın takbih edilmiş olmasına rağmen hantallığından sıyrılmış bir vaziyetle hızlanarak devam ediyor. Gerçek bu.
İnsan, var oldukça savaşın olacağı da muhakkaktır. Bu keyfiyet asla değişime uğramayacaktır. Bu hükümden hareket edersek her şeyin kuralı olduğu gibi savaşın da behemehâl kuralı olmalıdır. Beynelmilel arenada belirlenmiş savaş kuralları da yok değil. Var ama kimin umurunda. “Uluslararası” sıfatıyla sıfatlanmış müesseselerin belirlenen bu kuralları maalesef ve maatteessüf ki kurucuların lehine kullandıkları apaçık ortadadır. Mağdur edilenlere için işletilmesi gereken kurallar, kuvvetli olduklarından kurucuların istediği yönde işletilmektedir.
Bu da yine uluslararası hukukun ihlali ve mağduriyetlerin hortlamasına sebep oluyor. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için çalışması gereken mahkemeler çalışmamakta çalışıyor gözükmekte, bunun yanı sıra mağdura değil, mağdur edene yaramaktadır. Bu sebepten isteyerek çalıştırılmayan bu mahkemeler yerine, adil mahkemelere ihtiyaç olduğu gün gibi ortadadır.
Yine beşerî tarih gösteriyor ki bütün ittifakların tesisinde rol oynayanlar, kurdukları veya kurdurdukları ittifakların icraatlarını kendi lehlerine kullanıyorlar. Mağdurlara sıra bile gelemiyor. Gözümüzün önünde cereyan eden İsrailoğulları ile Filistin arasındaki soy kırım harekâtı hiçbir zaman insanî kabul edilemez. Bu durumun sona ermesini sağlaması gereken Lahey, kulaklarının üstüne yatıyor veya ses sızdırmaz bir tıkaçla kulaklarını tıkıyor. Bu mahkemenin sergilediği vaziyet bize gösteriyor ki Türkiye’de, Bütün insanlığın mağduriyetine mâni olacak bir ULUSLARARASI SAVAŞ SUÇLARI MAHKEMELERİ kurulmalıdır. Bu mahkemelerin kurulmasına teşebbüs edilmiş, gerekli işlemlerin sürdürülmesine çalışılıyor olması çok sevindirici.
BU çalışmaların başlamasında ve sürdürülmesinde, Karabağ Savaş Suçlularını Araştırma Komisyonu başkanı sayın Salih Kurt, İstanbul ikinci barosundan av. Sayın Mustafa Kuran ve pek çok mütehassıs zâtlar gece gündüz çalışmaktadırlar. Yer kürede yaşayan insan nüfusunun dörtte birini İslâm âlemi teşkil etmektedir. Bu bakımdan bile olsa Bu mahkemelerin Türkiye’de açılması zarurîdir.
Mezkûr mahkemensin kurulup işletilmesi insanlık için bir lütuf mesâbesinde olacaktır. Yetkili mercilerin gerekeni yapmasını bekliyoruz.
27.02.2024,01.03,Şakir Albayrak, Çekmeköy-İstanbul