İsrail devletinin estirdiği terör ve jenosit, aylardır devam ediyor. Bir devletin, bir topluluğa yaptığı bu zulüm ve işkenceler, katliam kelimesinin bile şümulünü aşmaktadır. 5 daimî temsilcili 133 devletten müteşekkil sözüm ona Birleşmiş milletler teşkilatı her ne sebepten ise Gazze’de yaşanan vahşi
katliamın durdurulması için birleşebilmiş değil. Bunun bilinen veya bilinmeyen sebepleri tadat edilebilir ancak zann-ı galibe ile varılan sonuç, mezkur birleşmemiş milletimsilerin İsrail seviciliğinin Gazze zulmüne seyirci kalınmasına sebep olduğu şeklindedir.
İsrail devletinin kuruluşunun bile şaibeli oluşu, sonuçların böyle olmasına kimseyi şaşırtmıyor. İsrail, Muharref Tevrat’a dayandırılan bir “arz-ı mevut”
İdeali ile gönül eğlendirirken adım adım bu ideali içeren coğrafya üzerinde hakimiyet tesisine çalışıyor. “Başarmaları hiç mümkün görünmüyor.” Fikrine sahip olanlar varsa Babillilerin, bunları dağıttığı 5000 yıllık zamandan sonra bir araya gelip bir devlet tesis etmelerini nasıl açıklayabilirler.
Gazze halkına uyguladıkları vahşetin tanımına gelince, 2.Dünya harbi esnasında, jenosit kavramının şümulü tespit edilmiş, bunu icra edenlerin cezalandırılması keyfiyeti hâsıl olmuştur.
Bu keyfiyet, alakadarlarca bilinmesine rağmen, bir topluluğun topluca kıyımına, katline jenosite maruz kalmasına mezkûr çevreler kapalı gişe seyirci oluyorlar. Çok yazık.
Halen, Vazifesini icra etmeyen topluluk ve kurumlar seyirci kaladursunlar. Jenosit suçlularının, Jenosite maruz lalanlar lehine yargılanmaları ve suçlarının mukabili cezalara mahkûm edilmeleri için Türkiye başta olmak üzere Uluslararası bir mahkemenin kurulması elzem gözüküyor. Bu keyfiyet eşyanın tabiatına muhalif değildir. Tabiat, boşluk kabul etmez. Su ile dolu bir bardağın içindeki suyu döktüğümüzde, bardağı boşalttığımızı sanırız. Bardaktan boşalan suyun hacmini, atmosferdeki havanın doldurduğu, imkânı mümkün olmayan bir gerçektir. Halen görev ifa etmeyen kurum ve kuruluşlardan faaliyette bulunmamaları sebebiyle boş sayılan bu mevkilerin behemehâl doldurulması gerekmektedir. Edindiğim bilgi ve belgelere dayanarak söyleyebilirim ki mezkûr boşluğun boş kalmaması için Türkiye’de Uluslararası bir mahkemenin kuruluş çalışmaları başlamış bulunmaktadır.
Karabağ Savaş Suçluları araştırma Komisyonu ve Türk dünyası yazarlar birliği başkanı sayın Salih Kurt’un bu çalışmaların başladığına dair verdiği sevindirici bilgilerin hayata geçmesi alakadar mevkilerin, meseleye duyarlı davranmalarıyla hız kazanacaktır.
Salih kurt tarafından aşağıdaki dilekçe, ilgili makama takdim edilmiştir.
“Adalet Bakanlığı Yüksek Katına… İçinde şahsımın da bulunduğu bir grup aydın, bürokrat, gazeteci ve iş adamı Karabağ’daki haksızlıkları ve savaş suçlarını dünya kamuoyunda duyurmak ve Azeri kardeşlerimizin mağduriyetinin giderilmesini sağlamak için bazı oluşumlar etrafında toplanmış bulunuyoruz. Karabağ Komisyonu ve Karabağ Savaş Suçlarını Araştırma Komisyonu gibi adlarla çalışan bu teşekkülleri daha kapsamlı ve beynelmilel çalışan bir teşkilata dönüştürmek için ortaya atılan görüşlerden biri de Türkiye’nin öncülüğünde bir Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi kurulmasıdır. Bilindiği üzere son yüzyılda -son dönemde Ukrayna savaşı Kırım dahil- her yerde Müslümanların başına bombalar yağmakta, uluslararası ihtilafta hep Müslümanlar (Türkler, Filistinliler, bazı Arap toplumları, Afrikalı Müslümanlar, Boşnaklar, Çeçenler, Keşmirliler, Uygurlar vs) mağdur ve mazlum durumundadırlar. Bu sebepten dolayı uluslararası savaş suçlarını ve suçlularını yargılamak için bir mahkemenin kurulması sadece Türkler ve Müslümanlar için değil, bütün mazlum milletler için hayati ehemmiyeti haizdir. Bu cümleden olarak Türkiye’de bir Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinin kurulması için gereğini yüksek tensiplerinize arz ederim.” Reisül Rüesa Salih Kurt
Mezkûr mahkemenin yapısı ve fonksiyonelliği, şematik hale getirilmiş, ilgili mevkilerin tasdikine ve işlerlik kazandırmasına yaklaşılmıştır.
Bu teşebbüsler, makes bulursa İnsanlığın adalet içinde nefes alacağına inanmak gerekir.
Şakir Albayrak, Çekmeköy, 24.12.2023,00.00