Ya sabır diyoruz çoğu yapılan işe. Sabır sabır daaa nereye kadar? Ya da şöyle diyelim "biz sabrederiz de herkes sabreder mi?"
Toplumda bir kanaat oluşmuş vaziyette: İşin ucu onlara dokununca hemen yasa çıkarırlar!
Bugün 2 konudan bahsedeceğim sizlere:
1- Hal Yasası
2- Konutların satış ve kiralarındaki fahiş artışı önleme yasası
HAL YASASI:
Ürünlerdeki haksız ve fahiş fiyat artışlarını önlemeye yönelik senelerdir gündeme getirilen ama bir türlü raftan indirilmeyen bu yasa teklifi meclisin tatile girmesinden önceye yetiştirilemedi ne hikmetse )).
Tuzu kuru olanların umurunda mı halkın kazıklanması, haksız şekilde cebinden paralarının çalınması?
Ben muhalif olmayan, hükümeti iktidarı destekleyen bir yazar olarak bunu söylüyorum, muhalif olanlar kim bilir neler söylüyordur.
KONUT YASASI:
Hükümet ilgili bakanlık konut satış ve kira artışlarını önlemeyle alakalı kararını açıkladı, başladım gülmeye. Neymiş: Değeri 10 milyon (trilyon) üstünde olan evlere kredi verilmeyecekmiş. 5-10 milyon arası olanlara % 35, 2-5 milyon arası olanlara % 70.
Bu kanunu çıkaranlar ve marifet yapmış gibi açıklayanlar ile yalaka medya yazarları sözcüleri aklımızla alay ediyorlar sanırsam.
Trilyondan bahsediyoruzzzz milyon dannn. 5 bin lira civarında maaş alıyor halkın ezici çoğunluğuuuuu. Nasıl 2 milyonluk daire alsın bu insanlarrrr? Nasıl 5 milyonluk, nasıl 5-10 milyon arası ev alsın?... Aptal mı sandınız bizi? Şişirsin müteahhitler, emlakçılar, daire sahibi fiyatı, bu şişik fiyatla gidip daire alalım öyle mi? Ondan sonra da, aldığımız bu dairenin fiyatını öldükten sonra mezarda ödemeye devam edelim?... Hangi hesapla, hangi mantıkla, hangi zeka ile bunu başarıymış gibi, çözümmüş gibi lanse ediyorsunuz halka?..
Birincisi şahsen krediye karşıyım. Kredi demek faiz demek. Faiz demek Allah'ın men ettiği şey demek. Şu yaşıma kadar ne vadeli mal aldım, ne kredi kartı kullandım, hatta banka matik kartı bile kullanmadım. Vade farklı mal almadım, vadeli mal satmadım elhamdulillah. Rahmetli babacığım da buna dikkat etti ve bana ayağımı yorganıma göre uzatmamı öğretti. Rahmetlinin bir sözü de yeri gelmişken diyeyim: Oğlum deve 1 akçe alma, 1.000 akçe al. Yani, paran yoksa çok ucuzsa da alma; param varsa pahalıysa da alabilirsin ihtiyacın varsa.
Yine bir söz var çok hoşuma gider: İhtiyaçlarımız sınırlıdır; ihtiraslarımız ise sınırsız!
Ben böyle davranıyorum diye hiç birinize siz neden kredili, vadeli alışveriş yapıyorsunuz demiyorum. Ben sadece aileme karışabilirim.
Lakin, madem insanların bir çoğu günümüzde vadeli alıyorlar, kredi kullanıyorlar ve devleti idare edenler de haksız fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek istiyorlar... O halde çözüm bu çıkardıkları yasa değil, bunu anlatmaya çalışıyorummmm.
Mesela: Değeri 1 milyonun altındaki dairelere % 35, 500 binin altındakilere % 90 kredi verilebilecek diye çıkarmış olsalardı bu yasayı sadece ultra zenginler bu fiyatın üstündekileri az sayıda alır, normal daire sahipleri de alt gelir düzeyinde 1 milyon nakit para bile olmadığı için 5 milyon yaptıkları daireciklerini 1 milyonun altına indirmek zorunda kalırlardı.
Ekonomiden hiç anlamam, param kadar konuşur, hareket ederim lakin benim bile minnacık aklıma gelen bu çözüm pek sayın devlet büyüklerinin aklına neden gelmemiş şaşarım. ))
Bakınız daha önceki yazılarımı okuduysanız hatırlarsınız bazı çözüm önerileri sundum: Çiftçinin 90'lı yıllarda Turgut Özal'ın izin vermesiyle ürünlerini kamyonlara yükleyip şehirlerde kamyon pazarları'nda ucuz ve taze nasıl sattıklarını ve şimdi bunun tekrar yapılmasının tam vakti olduğunu söyledim. Tarım ve hayvancılık ile ekonomi konusunda Vatan Partisi'nin Doğu Perinçek'in adamlarının güzel çözüm önerileri olduğunu yazdım. Siz beceremiyorsanız, iktidarı destekleyen Doğu Perinçek'ten yardım alın dedim.
Sayın Devlet Bahçeli'nin de ısrarla söylediği gibi ülkemizde "Bekâ sorunu" var. Mevcud iktidarın ve Tayyip Erdoğan'ın başarılı dış politikası sayesinde Türkiye tarihinde ilk defa bu kadar güçlü ve saygın oldu. Bunu hazmedemeyen, kurdukları hain planları yürürlüğe sokamayan emperyalist dış güçler başta amerika olmak üzere, Tayyip Erdoğan'ı ve AKP iktidarını düşürüp yerine sözünün geçeceği kendi adamlarını getirmeye çalışıyorlar. İslam aleminin, Türk Dünyası'nın ve mazlum halkların umut ışığı olan Türkiye'yi tekrar karanlığa, sömürge sarmalının içine sokmak isteyen dış güçlerin planlarını bozmak için uğraşması gereken AKP idari kadrosunun içinde işin ehli olmadığı çok açık belli olan kişiler gerçek çözüm önerisi üretmek yerine, adeta sandıkta hezimete sürüklemeye çalışıyor bu partiyi.
Mesele gerçekten AKP olsa umurumda değil! "ne olursa olsun, kaybetsinler akılları başlarına gelsin" diyeceğim amma sorun vatanın bekâsı, güvenliği. Muhalefette olan bazılarının kimlerle hangi partilerle işbirliği yaptığını görüyoruz. Allah muhafaza kazara bunlar seçimi kazanırsa bırakın onurlu dış politikamızı devam ettirmeyi, Türkiye'nin nerelerinin özerk yapılıp kopartılışını, bölünüşünü seyredeceğiz.
Maalesef şunu üzülerek söylemeliyim ki AKP'den daha fazla AKP'yi düşünüyor ve iktidarda kalmasını istiyoruz!
Trabzon'un medar-ı iftarlarından Kanuni Sultan Süleyman'a yine Trabzonlu Şeyh Yahya Efendi Hazretlerinin söylediği sözü hatırlıyoruz: "Neme lâzım" bu sözün anlamını önceki yazılarımda yazmıştım lütfen okuyunuz.
Ben ve benim gibi birileri "Neme lâzım" demiyoruz, uyarıyoruz, yol göstermeye çalışıyoruz. İsterse Baş komutanımız olarak gördüğümüz sayın Tayyip Erdoğan kızsın, isterse çok bilmiş AKP ileri gelen idarecileri; biz seçimi kaybetmemeleri ve şu vefakar halkın rahat nefes alması için uğraşıyoruz. Tabii ki yazdıklarımız bazen canlarını acıtacak, üzecek. Sonra telafisi olmayan noktaya gelip üzülmektense, şimdi yazdıklarımızdan üzülsünler. Düşman yıkmak için söyler, uğraşır; dost acı söyler, uyarır; yandaş yalaka menfaatçi ise alkış tutar her yapılana!..
İbrahim Tamer