İbrahim Tamer
Köşe Yazarı
İbrahim Tamer
 

Eğiteceğiz Derken, Kendi Ayağımıza Sıkıyoruz

EĞİTECEĞİZ DERKEN, KENDİ AYAĞIMIZA SIKIYORUZ Nedense çoğu meseleyi halleden, düzeltmek için radikal çözümlere baş vuran idareler, söz konusu eğitim olunca söylemlerden ileri gidemiyor. Böyle olunca da aklıma "Acaba, Türkiye'ye de Lozan yada başka yerlerde şart mı koştular (milli eğitiminizi biz belirleyeceğiz) diye" şart mı koşmuşlardı? Japonya'nın atom bombası atılan iki şehri sonrasında amerika ile  imzalamak zorunda kaldığı anlaşmanın bir maddesi "milli tarihinizi öğretmeyeceksiniz", bir diğeri "Japon alfabesi yerine, liatin alfabesi okutacaksınız" maddeleriydi ve Japonlar Kültür Delegasyonu'nda bu iki maddeyi imzalamak zorunda kalmışlardı. Nedeni şu ya da bu, sonuçta Türkiye'de eğitim sistemi yetersiz ve çoğu imkanı olan veli bu nedenle çocuklarını özel okullarda, kolejlerde okutuyorlar. Özel okullar ise adeta para tuzağına döndü. Ve, devlet hemen hiç bir şeye müdahale etmiyor. Eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un pandemi yasaklarıyla ilgili Sağlık Bakanı'ndan önce ortaya fırlayıp "yüz yüze eğitim yapılacak" diye konuşması... Ardından, yüksek ücretlerle özel okulların kayıt yapmaları.. Kısa bir müddet sonra Sağlık Bakanlığı'nın yüz yüze olmayacağını açıklaması veeee on binlerce velinin havaya giden paraları. Bir soru üzerine Eğitim Bakanı'nın "Özel okullara aldıkları bu paraları geri ödemelerini tavsiye ediyoruz" minvalindeki güldüren açıklamaları veee geri ödenmeyen paralar. Bizim gibi orta ve dar gelirli insanların özel okul derdi yok çünkü, şu an artan fahiş gıda fiyatlarıyla, akılları durduracak kira artışlarıyla nasıl boğuşacağımızın derdine düşmüşüz. Devlet okullarında her ne kadar son yıllarda eğitim kalitesi bir nebze artmışsa da, Lise, Üniversite sınavlarında dershane desteği almadan başarabilen talebe çok az. Kısa vakitte onca soruyu hızlı okuyup, anlayıp, çözmenin formulünü öğreten kaç öğretmen var acaba okullarımızda? Bu arada özel okul demişken bir özel kurum geldi hemen aklıma: Kalem Eğitim Kurumları. Ana okuldan başlayıp lisesinden mezun olunabilen bir okul Üsküdar'ın Çamlıca'sında. Çamlıca Kalem Koleji beni çok şaşırtan bir okul ve yazmadan edemedim bu okulu çünkü normal bir özel okul gibi değil: İçinde kantini olmayan tek okul bu sanırım. Yemekleri ise katkı maddesiz hazırlanıyor ve çok çeşitli. Bundan yaklaşık 10 sene önce okulun kurucu genel müdürü eğitimci Osman Sezgin hocaya okul hakkında sorular sormuş ve aldığım cevaplar neticesi "böyle de özel okul mu varmış" diye hayretlere düşmüştüm. Okulda kantinin olmamasının bir kaç nedeni var ve bunlardan biri "burslu okuyan çok öğrenci var ve o çocuklar, zengin çocukları alış veriş yaparken kantinden canları çekmesin" diyeymiş. Okul içinde kıyafet olarak da marka giyilmesi yasaktı yine bu sebepten. Osman Sezgin'in okulu sanırım en fazla burslu öğrenci okutan özel okuldu. Çoğu okullar liseye gelmeden burs uygulaması yapmazken, Kalem Koleji daha ilkokuldan başlıyordu indirim yapmaya dar gelirli ailelerin çocukları için. Tabii ki diğer özel okulları kınamıyorum bunu yapmadıkları için çünkü, adı üstünde "özel". Ticari kazanç sağlamak gayesiyle kurulan işletmeler, şahıs, grup şirketleridir. Lakin, Çamlıca Kalem Koleji bu tavrıyla bence çok farklı bir yere sahip. Geçtiğimiz günlerde Osman Sezgin hocamızın Milli Eğitim Bakanı Yardımcılığı'na getirildiğini öğrendim ve çok mutlu oldum. İnşaallah bakan da olur ve eğitim sistemindeki büyük sıkıntıları giderecek radikal çözümler üretebilir. Aslında eğitim daha çocuk annesinin karnındayken başlıyor. Yenen helâl gıdalar, sağlıklı beslenme, haramlardan uzak durma, besmele, o kadar çok faktör etkiliyor ki doğacak çocuğun sağlığını ve karakterini. Çocuk doğduktan sonra ise babanın kulağına salâ ve ezan okuması, ismini kulağının içine fısıldamasını müteakip annenin kucağına verilen bebek, büyüyesiye, okula gidesiye kadar o kucaktan hiç inmiyor. Yaniii çocuklarımızı biz erkekler değil, kadınlar, anneler yetiştiriyor. Şüphesiz bizler baba olarak da onları helal kazançlarımızla yedirip içiriyoruz, örnek davranışlar sergileyip, öğütler veriyoruz. Lakin, biz işte çalışırken, ailemizin iaşesini temin için mücadele ederken; evde çocuklarımızı eşlerimiz, anneler yani kadınlar yetiştiriyor. İşte bu noktada kız çocuklarımızın eğitimine çok daha fazla özen göstermemiz gerektiği gerçeği ortaya çıkıyor. Kız (kadın) gerek İslam, gerekse Türk toplumunun en önemli ferdidir. Maalesef "çağdaşlık, ilericilik" adı altında kız çocukları üzerinde çok büyük dejenerasyon (tahribat) yapıldı ülkemizde. Son senelerde ise kadın hakları adı altında aile facialarına dönüşen müdahalelerle; lbgt eş cinsellik vs. seviciliği, teşviki yapılarak hem aile hem Türk toplumu bozulmaya çalışılmakta. Ahlaksızca yapılan gösteri, yürüyüş ve toplantılara devlet müdahale etmek zorundadır. Bu toplumun psikolojik, ruh sağlığı açısından zaruridir. Bu tip ve evlilik dışı ilişkiyi özendiren film, tiyatro benzeri faaliyetlerin yasaklanması, yayınlayan mercilerin, yapımcı ve sözde sanatçıların hukuken engellenmesi gerekmektedir. Milli ve manevi değerlerini bilen, Allah'ını, Peygamber'ini, şanlı atasını, soyunu, tarihini bilen ve bunlarla gurur duyan nesiller yetiştirmeye acilen ihtiyacımız var. Saygılı, edepli, ahlaklı, hoş görülü, başkasının haklarına saygılı, çevresine ve diğer canlılara yaşam hakkı tanıyan kafa yapısındaki gençler ile 2071'lere, gelecek yüzyıllara sağlam adımlarla yürüyeceğiz inşaallah. Seneler önce yazdığım bir yazımda okullarda hali hazırda okutulan müfredatı eleştirmiş ve uygulamalara alternatif çözüm önerileri sunmuştum. Gereksiz dersler kaldırılmalıdır. Kaldırılamıyorsa bu derslerden alınan notlar karneye yansıtılmamalıdır. Gerekli dersler de saçma teferruatlara inilmeden, yaşantımız sırasında ihtiyacımız olabilecek bilgiler içermelidir. Sağlık, acil müdahale, trafik kuralları ve neden bu kuralların konduğu, sağlıklı yaşam için basit fiziki bedeni hareketler gibi günlük hayatımızda her an karşılaşabileceğimiz tehlikelere, kazalara karşı alabileceğimiz önlemler ve müdahaleler mutlaka ders olarak bir matematik, fizik, kimya dersi gibi öğretilmelidir. Sel, deprem, anarşi gibi hadiseler karşısında "sıranın altına girmek" bir yana olmadan ve olduktan sonra alınabilecek önlemler, uygulamalar öğretilmelidir. Bütün bunlar hayat boyu karşılaşabileceğimiz sorunlar arasında olduğu için eğitimin her kademesinde çocukların algılama, anlama kapasitelerine uygun biçimde verilmelidir. Türkiye AKP iktidarında ve özellikle de 15 Temmuz 2016 namussuz darbe girişimi sonrasında bir çok alanda büyük başarılar elde etti. İnşaallah eğitimde de "milli" olmayı başarırız. İbrahim Tamer
Ekleme Tarihi: 04 Ağustos 2022 - Perşembe

Eğiteceğiz Derken, Kendi Ayağımıza Sıkıyoruz

EĞİTECEĞİZ DERKEN, KENDİ AYAĞIMIZA SIKIYORUZ

İbrahim Tamer

Nedense çoğu meseleyi halleden, düzeltmek için radikal çözümlere baş vuran idareler, söz konusu eğitim olunca söylemlerden ileri gidemiyor.

Böyle olunca da aklıma "Acaba, Türkiye'ye de Lozan yada başka yerlerde şart mı koştular (milli eğitiminizi biz belirleyeceğiz) diye" şart mı koşmuşlardı?

Japonya'nın atom bombası atılan iki şehri sonrasında amerika ile  imzalamak zorunda kaldığı anlaşmanın bir maddesi "milli tarihinizi öğretmeyeceksiniz", bir diğeri "Japon alfabesi yerine, liatin alfabesi okutacaksınız" maddeleriydi ve Japonlar Kültür Delegasyonu'nda bu iki maddeyi imzalamak zorunda kalmışlardı.

Nedeni şu ya da bu, sonuçta Türkiye'de eğitim sistemi yetersiz ve çoğu imkanı olan veli bu nedenle çocuklarını özel okullarda, kolejlerde okutuyorlar.

Özel okullar ise adeta para tuzağına döndü. Ve, devlet hemen hiç bir şeye müdahale etmiyor. Eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un pandemi yasaklarıyla ilgili Sağlık Bakanı'ndan önce ortaya fırlayıp "yüz yüze eğitim yapılacak" diye konuşması... Ardından, yüksek ücretlerle özel okulların kayıt yapmaları.. Kısa bir müddet sonra Sağlık Bakanlığı'nın yüz yüze olmayacağını açıklaması veeee on binlerce velinin havaya giden paraları.
Bir soru üzerine Eğitim Bakanı'nın "Özel okullara aldıkları bu paraları geri ödemelerini tavsiye ediyoruz" minvalindeki güldüren açıklamaları veee geri ödenmeyen paralar.

Bizim gibi orta ve dar gelirli insanların özel okul derdi yok çünkü, şu an artan fahiş gıda fiyatlarıyla, akılları durduracak kira artışlarıyla nasıl boğuşacağımızın derdine düşmüşüz.

Devlet okullarında her ne kadar son yıllarda eğitim kalitesi bir nebze artmışsa da, Lise, Üniversite sınavlarında dershane desteği almadan başarabilen talebe çok az.

Kısa vakitte onca soruyu hızlı okuyup, anlayıp, çözmenin formulünü öğreten kaç öğretmen var acaba okullarımızda?

Bu arada özel okul demişken bir özel kurum geldi hemen aklıma: Kalem Eğitim Kurumları. Ana okuldan başlayıp lisesinden mezun olunabilen bir okul Üsküdar'ın Çamlıca'sında.

Çamlıca Kalem Koleji beni çok şaşırtan bir okul ve yazmadan edemedim bu okulu çünkü normal bir özel okul gibi değil: İçinde kantini olmayan tek okul bu sanırım. Yemekleri ise katkı maddesiz hazırlanıyor ve çok çeşitli.
Bundan yaklaşık 10 sene önce okulun kurucu genel müdürü eğitimci Osman Sezgin hocaya okul hakkında sorular sormuş ve aldığım cevaplar neticesi "böyle de özel okul mu varmış" diye hayretlere düşmüştüm.
Okulda kantinin olmamasının bir kaç nedeni var ve bunlardan biri "burslu okuyan çok öğrenci var ve o çocuklar, zengin çocukları alış veriş yaparken kantinden canları çekmesin" diyeymiş.

Okul içinde kıyafet olarak da marka giyilmesi yasaktı yine bu sebepten.

Osman Sezgin'in okulu sanırım en fazla burslu öğrenci okutan özel okuldu. Çoğu okullar liseye gelmeden burs uygulaması yapmazken, Kalem Koleji daha ilkokuldan başlıyordu indirim yapmaya dar gelirli ailelerin çocukları için.

Tabii ki diğer özel okulları kınamıyorum bunu yapmadıkları için çünkü, adı üstünde "özel". Ticari kazanç sağlamak gayesiyle kurulan işletmeler, şahıs, grup şirketleridir. Lakin, Çamlıca Kalem Koleji bu tavrıyla bence çok farklı bir yere sahip.

Geçtiğimiz günlerde Osman Sezgin hocamızın Milli Eğitim Bakanı Yardımcılığı'na getirildiğini öğrendim ve çok mutlu oldum. İnşaallah bakan da olur ve eğitim sistemindeki büyük sıkıntıları giderecek radikal çözümler üretebilir.

Aslında eğitim daha çocuk annesinin karnındayken başlıyor. Yenen helâl gıdalar, sağlıklı beslenme, haramlardan uzak durma, besmele, o kadar çok faktör etkiliyor ki doğacak çocuğun sağlığını ve karakterini.

Çocuk doğduktan sonra ise babanın kulağına salâ ve ezan okuması, ismini kulağının içine fısıldamasını müteakip annenin kucağına verilen bebek, büyüyesiye, okula gidesiye kadar o kucaktan hiç inmiyor.

Yaniii çocuklarımızı biz erkekler değil, kadınlar, anneler yetiştiriyor.

Şüphesiz bizler baba olarak da onları helal kazançlarımızla yedirip içiriyoruz, örnek davranışlar sergileyip, öğütler veriyoruz. Lakin, biz işte çalışırken, ailemizin iaşesini temin için mücadele ederken; evde çocuklarımızı eşlerimiz, anneler yani kadınlar yetiştiriyor.

İşte bu noktada kız çocuklarımızın eğitimine çok daha fazla özen göstermemiz gerektiği gerçeği ortaya çıkıyor.
Kız (kadın) gerek İslam, gerekse Türk toplumunun en önemli ferdidir.

Maalesef "çağdaşlık, ilericilik" adı altında kız çocukları üzerinde çok büyük dejenerasyon (tahribat) yapıldı ülkemizde.

Son senelerde ise kadın hakları adı altında aile facialarına dönüşen müdahalelerle; lbgt eş cinsellik vs. seviciliği, teşviki yapılarak hem aile hem Türk toplumu bozulmaya çalışılmakta.

Ahlaksızca yapılan gösteri, yürüyüş ve toplantılara devlet müdahale etmek zorundadır. Bu toplumun psikolojik, ruh sağlığı açısından zaruridir. Bu tip ve evlilik dışı ilişkiyi özendiren film, tiyatro benzeri faaliyetlerin yasaklanması, yayınlayan mercilerin, yapımcı ve sözde sanatçıların hukuken engellenmesi gerekmektedir.

Milli ve manevi değerlerini bilen, Allah'ını, Peygamber'ini, şanlı atasını, soyunu, tarihini bilen ve bunlarla gurur duyan nesiller yetiştirmeye acilen ihtiyacımız var.

Saygılı, edepli, ahlaklı, hoş görülü, başkasının haklarına saygılı, çevresine ve diğer canlılara yaşam hakkı tanıyan kafa yapısındaki gençler ile 2071'lere, gelecek yüzyıllara sağlam adımlarla yürüyeceğiz inşaallah.

Seneler önce yazdığım bir yazımda okullarda hali hazırda okutulan müfredatı eleştirmiş ve uygulamalara alternatif çözüm önerileri sunmuştum.

Gereksiz dersler kaldırılmalıdır. Kaldırılamıyorsa bu derslerden alınan notlar karneye yansıtılmamalıdır. Gerekli dersler de saçma teferruatlara inilmeden, yaşantımız sırasında ihtiyacımız olabilecek bilgiler içermelidir.
Sağlık, acil müdahale, trafik kuralları ve neden bu kuralların konduğu, sağlıklı yaşam için basit fiziki bedeni hareketler gibi günlük hayatımızda her an karşılaşabileceğimiz tehlikelere, kazalara karşı alabileceğimiz önlemler ve müdahaleler mutlaka ders olarak bir matematik, fizik, kimya dersi gibi öğretilmelidir.

Sel, deprem, anarşi gibi hadiseler karşısında "sıranın altına girmek" bir yana olmadan ve olduktan sonra alınabilecek önlemler, uygulamalar öğretilmelidir.

Bütün bunlar hayat boyu karşılaşabileceğimiz sorunlar arasında olduğu için eğitimin her kademesinde

çocukların algılama, anlama kapasitelerine uygun biçimde verilmelidir.

Türkiye AKP iktidarında ve özellikle de 15 Temmuz 2016 namussuz darbe girişimi sonrasında bir çok alanda büyük başarılar elde etti. İnşaallah eğitimde de "milli" olmayı başarırız.

İbrahim Tamer

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve trabzonhabermerkezi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.