" Hiram Abas cinayet gecesinin sosyolojik tahlili.." (1)
Kamuoyunda “Bay pipo “ olarak bilinen; MİT' in karanlık prenslerinden Hiram Abas, mensubu bulunduğu MİT'ten ikinci kez ayrılmış; Amerikan menşe’li meşhur bir silah imalatçısı şirketin danışmanlığını yaptığı 1990 yılı Eylül’ünün yirmialtısında,
tam da kendi evi önünde, işçi kılığına bürünmüş mâhir ve katil suikastçıların silahlı saldırısıyla menfur bir cinayete kurban gitmiş;
bu kanlı ve karanlık faili meçhul cinayeti ise DEV-SOL üstlenmiş idi....
O mel'un ve meş'um günlerde,
ülkenin politik ortamı pek gergin,
kirli ve sisli siyasi zeminle doğru orantılı olarak hava gri bulutlarla yüklü ve gayet kasvetli idi..
Kurtların puslu havaları sevdiği misali;
yorgun ve kadim İstanbul’un üzerine sinmiş sayısız politik ve ekonomik yüklerin üzerine bir de kirli, karanlık ve faili meçhul cinayetlerin kapkara bulutları binmiş idi...
Daha dün gibi hatırlıyorum:
Yakıcı ve soğuk bir güz mevsimine girmiştik ve
Eylül sonlarıydı..
Bardaktan boşanırcasına; biteviye bir yağmur yağıyordu..
Lodosun savurduğu sert, keskin ve soğuk bir öfke yeli, ıslak kırbaç gibi sırtımızda şakırdıyor, kemiklere kadar nüfuz ederek ciğerlerimize işliyordu sanki...
Biz,
o netameli;
o politik gerilimli dönemde
İstanbul Hukuk Fakültesi’nin
ikinci sınıf dönem başlarında idik..
Erkek talebe yurdu efsane A Ö.S.’e
kapak atan imtiyazlı
ve de savruk,
derslere iştirak ve itibar etmeyen hayta mı hayta bir zümreye mensuptuk.
Gel gör ki,politik dönem ve deneyim itibarı ile de alabildiğine toy,
bir o kadar da uçarı, şen ve şakrak idik ..!
MİT'in en gizemli karanlıklar prensi Hiram Abas'ın,
işte o gün esrarlı ve acımasız bir cinayete kurban gittiğinden ise habersiz ve gâfil idik..!
Hukuktan sınıf arkadaşlarım Erzurum'lu Fikri, Erciş'li Fikret ve ben;
o kirli,sisli, puslu
ve de kasvet dolu yağmurlu sonbahar akşamında tamamen
bir tesadüf eseri,
Laleli yokuşundan Çemberlitaş istikâmetine doğru, yoğun yağmurun altında ıslana ıslana, deli dolu, amaçsız ve umarsız bir yürüyüş halindeydik...
Dün gibi hatırlıyorum;
her üçümüzün de üstünde eski parka,
buruşuk kaban,
kirli blue jean
kotlar;
üstüne ilaveten
hafiften tüylenmeye
başlayan kirli sakallarımız vardı..!
Aslında üçümüz de yapı ve zihniyet
itibarı ile,
biraz milliyetçi,
bâriz muhafazakar,
bildiğin orta düzeyde mütedeyyin bir taifeye mensup idik....
Gel gör ki, o anki mevcut ahvalimiz,
kılık, kıyafet ve şeklimiz ise, mel'un cinayet gecesine, zaman ve zeminine hiç mi hiç müsait değildi...!
Lodosun savurduğu nemli, yapışkan gecenin göbeğinde
gün boyu fasılasız yağan yağmur giderek şiddetini arttırıyordu...
Gri,nemli,rutubetli ve tutkal gibi yapişkan hava ciğerlerimize işliyor; gittikçe koyulaşan karanlık gece içimize garip ürpertiler veriyordu..
Gün ortasında vuku bulan ve esrarengiz olduğu kadar karanlık cinayetin kanı daha kurumamış;
firari, suikastçi
ve seri katiller de henüz yakalanmamıştı.
Sinsi cinayeti
DEV - SOL terör örgütü üstlenmiş;
gel gör ki gün içinde cereyan eden bir dizi vahim gelişmelerdense bizler habersiz idik ..!
İşte, o meşum
gecenin esrarlı karanlığında,
tam da Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı'nın önüne gelmiştik ki,
aniden polis ekibi otoları, üçümüzü birden önden ve arkadan çepeçevre kuşatıverdiler..!
Ekip otolarından süratle inen cevval emniyet mensuplarının tekmili, resmi üniformalı ve sert nazarlı adamlardı.!
Cevval polis ekibi,
o yağmurlu gecenin dipsiz karanlığında bizleri derhal ablukaya alarak etrafımızdaki çemberi daha da daralttılar...
Bu vahim durum karşısında
Erzurumlu
Fikri gerilmiş,
Fikret agresifleşmiş,
ben ise dehşet biçimde heyecanlanmıştım. !
Nasıl heyecanlanmam dostlar.?
Ben ki o güne ve
o yaşıma kadar,
ne bir emniyet birimi ile muhatap olmuşluğum,
ne bir karakol yüzü görmüşlüğüm;
hatta ve hatta,
aslanlar gibi hukuk talebesi olmama rağmen,
ne de adliye binasından içeri girmişliğim vardı.!
İtiraf etmem gerekirse
birazcık da,
gururlanıvermiş idim hani..!
Hep romanlarda,
filmlerde olacak değildi ya.!
Üçümüz de neticede mermer gibi,kapı gibi sağlam genç,dinç ve dinamik üniversite gençleri idik..!
Ulvi ve celalli bir öfkemiz;
Ölümüne bağlı kudsî bir davamız ve mücadelemiz;
vakur ve ulvi bir heyecanımız,
yeri geldikçe kabaran isyanımız,
kor gibi sinemizde sağlam mı sağlam
imanımız,
hepsinden mühimi de
damarlarımızda dolaşan asil ve milliyetçi türden temiz bir kanımız vardı. !
Tarihi Beyazıt Meydanında;
Beyazsaray Kitapçılar Çarşısının ana kapısında,
Hukukta okuyan üç adet üniversiteli gençler,
polis ekiplerince alenen çembere ve ablukaya alınmış idik...
İşte bu manzara,
benim için zamanın donduğu tarihi ve müstesna bir andı..
Ekipten sözü
geçen; cevval,
cabbar ve amir hükmündeki biri,
mütehakkim ve heybetli bir edayla her üçümüzü birden dikkat ve şüpheyle itepeden tırnağa
şöyle bir süzüverdi..
Cevval ekipler amirinin besbelli ki, gördüğü manzara karşısında
tüm tereddütleri
kaybolmuş,
tahkikat mevzuu
kafadan vuzuha ermişti..!
Manzara tam da cabbar olduğu kadar gaddar emniyet amirinin karşısındaydı:
MİT mensubu Hiram Abas, kalleş bir cinayete kurban gitmiş;
esrarengiz cinayeti de DEV SOL üstlenmişti...
Gecenin kör karanlığında,
Beyazıt Meydanın göbeğinde,
kirli parkalı,
kirli sakallı, kulak memelerini aşkın
uzun ve dağınık saçlı, gocuklu,montlu ve
üstelik bir de Blue Jean kotlu üç
züppe kılıklı genç;
üstüne üstlük
Beyazıt Meydanında, gece karanlığında,
elleri ceplerinde şüpheli vaziyette geziniyorlardı...!
Ekip amirinin
karşısında,
her üçümüz de,
sanki olağan
şüpheliler değil de,
aranırken direk kıskıvrak enselenen firari kaatiler gibi karşısındaydık..!
Çevirmenin önündeki ve amir hükmündeki iri yarı ve uzun boylu, aksi,asabi ve bariz biçimde celalli emniyet mensubu
sert bir ifadeyle:
"--Derhal kİmliklerinizi çıkartın..!
Arama yapacağız..!"
nidası Beyazıt Meydanını çınlatıverdi ..
Amirin, suçluyu ve suç unsurunu suç üstünde yakalama azminde olduğu her halinden belli idi..
İşte ben,
bu vaziyet ve keyfiyetin vahamet derecesini işte o tok ve ürkütücü ses tonunun, melanetle dolu gecenin o uğursuz karanlığında yankılandığı anda ancak idrâk edebilmiş idim.. !
Amirin bu sert ve mütehakkim emrine,
fıtrat ve tabiatı en tezat olan
Ercişli Fikret,
aynı tavır ve şiddetle mukabele ederek:
"-- Hayırdır?!”
şüpheli bir durum mu var..?
“Bizi hangi sıfatla;
hangi selahiyetle yolumuzdan alıkoyup da çeviriyorsunuz..?
“ Bu yaptığınız apaçık Anayasal hak ihlalidir...!!!”
demesin mi?
Fikret'in bu fıtri,
bu gayri ihtiyari
ve olağan dışı çıkışıyla;;
gaddar polis amirin,
şayet kaldı ise,
tüm şüphe ve tereddütleri
işte o an zail oldu..
Bizlerin dahi,
suça iştirak ve acilen aranan suçlu olma olasılığımız ise,
bir anda,
bir iken bin oldu..!
Tayakkuz halindeki polis ekibi bizleri oracıkta,
o uğursuz gecenin
karanlığında sert ve seri bir hamleyle ekip otosunun önüne yatırarak ayrıntılı
ve de itinalı
üst araması yaptılar.!
Başta demiştik ya dostlar;
bardaktan boşanırcasına,
biteviye bir yağmur yağıyordu yorgun İstanbul’un üstüne..
Gökkubbe delinmiş gibiydi...
Şiddetli lodosla, bayıltıcı bir nemle birleşen;
İblis'in lanetli kızıl kırbacı gibi sırtımıza, suratımıza inen iri yağmur damlaları,
ense kökümüzden süzülüp derin ürpertilerle sırtımızdan ta aşağılara iniyor; ayakkabılarımıza doluyordu...
Üçümüz soğuktan, endişe ve korkudan,
hem de ifrit gece karanlığından tir tir titriyorduk...
Emniyet mensuplarına,
özellikle de gaddar
ve mütehakkim ekipler amirine kavlen mukavemet eden bizim bu
Ercişli Fikret'in,
ayrıntılı üst aramasında
hâki renkli fermuarlı parkasının gizli iç cebinden kırmızı renkli bir banka hesap cüzdanı çıkıvernesin mi.?
Uğursuz cinayet gecesinin en talihsiz anında aksi ve asabi Fikret'in içten fermuarlı gizli iç cebinden çıkan
kırmızı banka cüzdanın hesap hareketlerinde ise;
yüklü miktarda
havale,virman,valör kayıt ve talimatları mevcuttu..!
Bilenler bilir;
dehşet borsa
oynuyordu Fikret o sıralar ve de ekseriyetle de kaybediyordu..!
Doğuştan aksi ve asabi Fikret'in,
kırmızı hesap cüzdanında
envai türden hesap hareketi, kayıt ve satış talimatları vardı...!
Sizin anlayacağınız aziz dostlar;
şüpheci ve celalli ekipler amirin
karşısında,
dik bakışlı,
oldukça aksi,
bir o kadar da
hareketli
ele avuca sığmaz agresif gencin,
banka cüzdanı da,
bir o kadar hareketli ve şüphe verici idi..!
Asıl işin en vahim boyutu ise
Erzurum'lu Fikri'nin üst aramasında tezahür etti, iyi mi?!
Nasıl mı?
Bu bizim uyanık
Fikri,
hukuk tahsilini hiç kimseye çaktırmadan karşılıksız burslarla okuyanlardan...
Yaman ve mâhir bir burs avcısı idi o zamanlar..
Hatta;
gizli - aşikar temin ve tahsiline muvaffak olduğu karşılıksız
burslardan birikim dahi yapıp hâne halkına katkı yapanlardan..!
Meğersem bu
güzide kardeşimiz de;
yeni bir av;
pardon burs müracaatı peşinde imiş..!
Karşılıksız burs veren taze bir vakfın adres arayışı içinde imiş...!
Kabataş mevkiinde,
karşılıksız burs veren bu vakfın ilan adresini siyah not defterinin,
baş köşesine iliştirivermiş:
"Bu adres acilen araştırılaracak..! "
Eyvah ki eyvah..!
Siyah cep defterini dehşetle tetkik eden gaddar ve cabbar ekipler amiri,
Fikrinin siyah renkli küçük not defterinin, hem de en baş kısımına kaydettiği bu esrarlı,kısacık nota dikkatle okuyup
avını kıstırmış sırtlan misâli zavallı bizleri son kez süzüp bir gazap kükremesiyle:
"---Vaay!
---Bir de adres,
şahıs araştırması yapıyorsunuz haa..!"
demesin mi?!!!
(DEVAM EDECEK)
Mehmet SÜT/ İstanbul