‘Türkiye Yüzyılı’nda Yerel Yönetimler Çalıştayı’ Zorlu Grand Hotel’de yapıldı
‘Türkiye Yüzyılı’nda Yerel Yönetimler Çalıştayı’ Zorlu Grand Hotel’de yapıldı
Trabzon Ortahisar Belediyesi’nin düzenlediği ‘Türkiye Yüzyılı’nda Yerel Yönetimler Çalıştayı Zorlu Grand Hotel’de gerçekleştirildi.
Ortahisar Belediyesi’nin düzenlediği ‘Türkiye Yüzyılı’nda Yerel Yönetimler Çalıştayı Zorlu Grand Hotel’de gerçekleştirildi. Toplamda 46 kurumun katıldığı çalıştay 6 masa etrafında; ‘Kentsel Kalkınma Aktif Katılımcılık ve Kent Dinamikleri, Kurumlar Arası İletişim ve İşbirlikleri, Altyapı ve Üstyapı Hizmetleri, Toplumsal Yaşam ve Sosyal Belediyecilik, Dirençli ve Akıllı Kentler’ başlıkları altında düzenledi.
Programda ayrıca yerel yönetimlerle ilgili üç farklı sunum gerçekleştirildi. Çalıştayda; Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanı Halil Memiş, ‘Büyükşehir Kanunun getirdikleri ve eleştiriler ‘Yerel Yönetim Reformları’ başlıklı, Trabzon Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağrı Çolak, ‘Büyükşehir Belediyesi Yasası Sonrası Kırsal Mahalleler ve Uygulamaları -‘Kırsal Yerleşik Alan Düzenlemesinin Arka Planı’ başlıklı ve son olarak Ortahisar Belediyesi Tarımsal Hizmetler Müdürü Sıddık Yılmaz ise, ‘Türkiye Yüzyılı’nda Kentsel Hizmetler ve Ortahisar Örneği’ başlıklı sunum yaptı.
“ÇALIŞTAY SONUÇ RAPORU CUMHURBAŞKANI’NA SUNULACAK”
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, çalıştaydan çıkan sonuçların Büyükşehir Yasası’nın değiştirilmesiyle ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulacağını belirterek, “Öncelikle yerel yönetimler anlamında yararlı bulduğumuz ve iki dönemdir şehrimizde uyguladığımız yasayı masaya yatıracağız. Bu uygulama 2012 yılında hükümetimizin çıkardığı yasayla 2014 yılı itibarıyla büyükşehir statüsü kazanan şehrimizde uygulamaya konuldu. Yerelde ayrı tüzel kişilikler oluştu. Ve uygulama birliği olamadı. Daha önce belediye sınırlarımızda uygulanan bir yasa olmasına rağmen bizim de uygulayıcı olarak sıkıntı yaşadığımız durumlar oldu. Belediye olarak kullandığınız yetkiyi diğer kurumların da yetkili olduğu alanlarda kullandığınız için uygulamada birtakım sorunlar oluştu. Geldiğimiz nokta itibarıyla bu konuda tebarüz etmiş kıymetli hocalarımızla geleceğe dönük bir projeksiyon ortaya koyacağız. Geldiğimiz noktada şu tespiti yapmak istiyorum. Trabzon’umuzu örnekleme ortaya koyduğumuzda, 18 ilçemizde ayrı belediye var. Ve büyükşehir belediyemiz var. Aynı zamanda bu ilçelerde kamu adına görev yapan kamu kuruluşları var. Hep beraber aynı coğrafyada hizmet ediyoruz. Dolayısıyla bu hizmeti yürütürken koordinasyon çok önemli.” dedi.
“BÜYÜKŞEHRİN, BÜYÜK İŞLERLE KONUMLANDIRILMASI LAZIM”
Büyükşehir Yasası’nın aksaklıklarına değinen Başkan Genç, uygulamada ortaya çıkan sorunları şöyle açıkladı: “Büyükşehir yapılanmasından sonra ilçe belediyeleri olarak büyükşehir koordinasyonunda görev ve yetkilerimiz doğrultusunda hizmet etmeye çalışıyoruz. Meselâ bizim yol ağımızda bulunan bir yolun hangi belediyenin sorumluluk alanında olduğu konusunda birtakım sorunlar ortaya çıktı. Bizim ve Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğunun biraz daha genel hatlarıyla ayrılması gerekiyor. Büyükşehir belediyeleri ismi üzerinde şehrimizin büyük işleriyle konumlandırılması lazım. Büyük ölçekli imar planlarını sağlamakla görevli olmalı. İmar konularında üst ölçekli imar bütünlüğümüz büyükşehrin sorumluluğunda olmalı. Şehrimizin istihdamı, yatırımlarıyla ilgilenmeli. Şehrimizin gelişen trendi turizmle ilgili çalışmaları koordine etmesi lazım. Bunun altındaki bütün iş ve işlemler ilçe belediyelerinin yetkisinden olmalı. Mesela Maçka’nın bir köyündeki yoldan ya da mezarlıktan büyükşehir belediyemizi sorumlu tutmamalıyız. Ama bu şehre yatırımcı lazım. Onu büyükşehir belediyesi yapmalı. Turizmle ilgili konularla projeler yürütmesi lazım. Bu genel bir tespitimiz. Bunun dışında altyapı çalışmaları ya da pandemi gibi durumlarda büyükşehir koordinasyonu sağlamalı. Bu manada da koordinasyon gerekli. Onların da değerlendirilmesi gerekiyor. Bu çalıştayı neden önemsiyorum. Yerel hususlarla ilgili hükümetimiz bir çalışma başlattı. Ama meclise gelemedi. O nedenle uygulamada gördüğümüz bu huşuları daha derli toplu bir usulde ve katılımcı anlayışla beraber uygulamadaki hususları alıp bir bütüncül yaklaşımla ele alıp cumhurbaşkanımıza arz etmeyi düşünüyoruz. Konularımız çok önemli hususlar. Kentsel kalkınma, tarım gibi konularda yetki paylaşımı ve koordinasyon nasıl olmalı? Biz Tarım Müdürlüğü kurduk. Aktif katılımcılık ve kent dinamikleri çok önemli. Her alanda çok ciddi STK’larımız var. Bunlarla ilgili çok ciddi mesai birlikteliğimiz var. Bütün bunlar bizim dinamik güçlerimiz arasında yer alıyor. Şehrimizde Murat Başkanımızın koordinasyonunda 560 km uzunluğunda şebeke suyu yenileniyor. Ama bütün bunların üzerinde şehrimizin insanına temiz içme suyu kullanma hakkını sağlıyoruz. Bu çalışma çok ciddi bir koordinasyonu gerektiriyordu. İnşallah bu dönemde tamamlayacağız. Sosyal hizmetler konusunda da devletimiz yoğun çalışıyor ama bu konuda da koordinasyon gerekiyor. Dirençli ve aktif yönetimler konusunda da atılacak adımlar var. Artık iklim değişikliklerinin hayatımızı doğrudan etkilediği bir zamanda yaşıyoruz. Bunlarla beraber afetlerle ilgili neler yapılmalı, mobilizasyon nasıl olmalı gibi konularda çok iyimser olduğumu ifade etmek istiyorum. Alanında çok yetkin olan hocalarımız sunum yapacak. Burada oluşacak iradenin sonuca yansıması için gerekli gayreti göstereceğiz. Teşrif eden bütün misafirlerimize çok teşekkür ediyorum.”
“GEREKLİ DEĞİŞİKLER YAPILMALI”
Ortahisar Kaymakamı Gürkan Demirkale, ise konuşmasında kamu yönetiminin ihtiyaçlar doğrultusunda zaman içinde yenilenmesi gerektiğine vurgu yaparak, “Kamu yönetimi dendiği zaman bana sorarsınız yaşayan bir süreçtir. İnsan gibi doğuyor, büyüyor, değişiyor ve gelişiyor. Dolayısıyla kamu yöntemindeki sistemler de değişime açık olmalı. Kamu yönetimlerinin gerektirdiği değişimler yapılabilmeli. Bu çalıştay dolayısıyla bu değişime ve gelişime çok ciddi katkı sağlayacaktır. İnsanımıza daha güzel hizmetler sunacağız. Yıllar önce bu tür bir çalışmaya katılmıştım. O çalıştaydaki anket de Trabzon’da geçiyordu. Büyükşehir Yasası ne getirdi, ne götürdü? Yaşlı bir teyzeye soruyorlar. ‘Ne getirdi ne götürdü’ diye… ‘Onu bilmem ama bizim ineklerden birini götürdü. Bizi mahalle yaptınız da ahırın tezeklerini kapının önüne yığdığım için Çevre Bakanlığı’ndan ceza yedim.” cevabını veriyor. Kırsal yerleşimler mahalleye dönüştü. Sorun da bu. Süreç içinde bu tür sorunlar daha da çözüme kavuşturulacaktır. Ben tekrar bu çalıştayı düzenleyen belediye Başkanımıza çok teşekkür ediyorum.” diye konuştu.
“TANIMSIZ ALAN KALMAMALI”
Trabzon Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Süleyman Gün, ise, “Büyükşehir Belediye Kanunu 14 ilde belediye kurulmasına yönelikti. Trabzon’un içinde olduğu büyükşehirler kuruldu. Tabi yasa yürürlüğe girdikten sonra mükemmel değildi. Zaten mükemmel olması da düşünülemezdi. Büyükşehirle gerek imar alanında ve diğer konularda işbirliği içinde çalışıyoruz. İmar planlarında Çevre Bakanlığı, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin sorumluluğu var. TİSKİ, kırsal ve kentsel alanlarda görevini yürütüyor. Yol konusundaki tanımlamamalarda birtakım eksiklikler olabilir. Bunu sistemsel olarak değerlendiriyoruz. Bu yönde yol yeniden ele alınabilir. İlerleyen süreçlerde tanımsız bir şey kalmaz ve sorunlar daha hızlı çözülür.” ifadelerine yer verdi.
“İŞBİRLİĞİ, KOORDİNASYON VE KATILIMCILIK ÇOK ÖNEMLİ”
Trabzon Vali Yardımcısı Ali Yılmaz da hizmet ve projelerin yürütülmesinde kamu kurumları arasındaki koordinasyonun önemine değinerek, “Yerel yönetimler deyince çok fazla iş aklımıza geliyor. Bu konuların bu şekilde tartışılması çok önemli. Yerel yönetimlerde valilerin, kaymakamların da sorumluluğu vardır. Vatandaşlar sorunlarının çözülmesini ister. Vatandaşlar sorunlarının çözülmesi için bize de geliyor. Dolayısıyla bu yasaların ve mevzuatın mümkün olduğunca o işi en iyi yapabilecek kurum tarafından yapılması çok önemli. Aksi takdirde vatandaş sorununu çözemez. Daha üst makamlara gitme yolunu arayacaktır. Bu sorunların yerel düzeyde, halka en yakın olarak belediyeler tarafından çözülmesi gerekiyor. Bunların da merkezi yönetimin koordinasyonunda yürütülmesi gerekiyor. İşbirliği, koordinasyon ve katılımcılık kurumlar arasında her düzeyde çok önemli. Giderek bunların önemi daha da artıyor. Bu çalıştayların ben de çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Çalıştayda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Hayırlı, uğurlu olsun.” dedi.
BELEDİYECİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİNİ ANLATTI
Mahalli İdareler Araştırma ve Geliştirme Merkezi Başkanı Halil Memiş ise sunumunda Osmanlı’dan günümüze belediyeciliğin tarihsel süreç içinde gelişimini kısaca anlatarak şunları aktardı: “Konu yerel yönetim reformu olunca ister istemez sunumumuzda kanunlara yer vereceğiz. Esas itibarıyla uygulamada yaşanan sorunlara değineceğim. Aslında belediyecilik dediğimizde hayatın her aşamasında doğumdan ölüme kadar olan bir süreç. Osmanlı mirası üzerinde kurulan bir belediyecilik yapılanması var. Roma’dan bile etkileniyoruz. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, 1932 yılından sonraki süreç var. 1921 Teşkilatı Esasiye’de yerel yönetimler belirtilmiştir. 1924 Anayasasında düzenlenmeler yapılarak il ve ilçe yapılanması belirlendi. Bugün bile yürürlükte olan kanunlar var. Yürürlükte olan Hafta Sonu Tatili Kanunu, Köy Kanunu ve Sular Kanunu bugün de belediyelere önemli görevler veren bir kanundur. 1984’den sonra büyükşehir uygulaması başladı. Ve su yönetimi büyükşehirlere verildi. Medeni Kanun’un kabulü ile nikâh kıyma yetkisi belediyelere verildi. Vilayet Kanunu’nda belediyelerin sınırlarıyla ilgili mevzuatlar belirlendi. Asıl önemli dönem bugüne izler taşıyan dönem 1930 yılından sonra başlar. Bugünkü belediyecilik sistemini 1580 sayılı kanun oluşturuyor. 5393 sayılı kanunun oluşma süreci de önemlidir. 1580 sayılı kanunun dayandığı birkaç önemli ilke vardır. Belediyeler arasında eşitlik, belediyelerin icraatlarının kanunlar çerçevesinde serbest bırakılması… Belediyeler üzerinde merkezi hükümetin denetiminin bu dönemde başladığını ifade edebiliriz. Bu kanun da mecburi hizmetler ve ihtiyarı hizmetler olarak ayrılmıştır. Belediyelerin gücü ve imkânına göre ayrılmıştır. Bu dönemde belediyeler mali açıdan biraz rahatlamıştır. İller Bankası’nın dayandığı uygulama 1945 yılında kuruldu. Belediye başkanlarının halk tarafından seçilmesi uygulaması 1960 döneminde başladı. Dönemin önemli hususlarından biri de gecekondulaşma. Bu dönemde 1970 yılında gecekondulaşma kanunu yürürlüğe giriyor. 1982 anayasası farklı bir dönem. Merkezi yönetimler ile yerel yönetimler arasındaki ilişkiler merkezi hale geldi. Yerel yönetimlerin başkanları İçişleri Bakanı tarafından görevinden uzaklaştırılması hükmü getirildi. Kayyum uygulamasıyla görevden uzaklaştırma uygulamaları bu dönemde başladı. Bugün bunlar iç içe geçti. Kayyum uygulaması terörle iltisaklı yöneticilerin görevden alınmasıdır. Görevden alma ise bir suçtan dolayı olur. Yerine atama yoktur. Ve meclisten yeniden başkan seçilir. Üniter yapımıza uygun olarak bu dönemde idari vesayet yetkisi getirildi.”
“BÜYÜKŞEHİRLER KIRSALA HİZMET GÖTÜRMEKTE ZORLANIYOR”
Büyükşehir Yasası’nda asıl sorunun ilçe ve büyükşehir belediyelerinin birlikte yürüttüğü ve yürütebileceği görevlerde yaşandığına dikkati çeken Memiş, “Mali açılardan belediyelerin en parlak dönemi emlak vergisiyle birlikte 1985 dönemidir. 2012 yapılanmasıyla birlikte Trabzon özlemine kavuşarak büyükşehir oluyor. 16 Büyükşehre ek olarak 14 ille beraber Trabzon büyükşehir oldu. Büyükşehir yapılanması için 750 bin minimum nüfus ilkesi vardır. Büyükşehir belediyeleri alan yönetiminde zayıf kaldılar. Şehir merkezine uzak ilçelere hizmet götürme noktasında sorunlar oluştu. Mahalli idareler konusunda yapılmış en hayırlı iş 2000 nüfusun alıntındaki belediyelerin kapatılmasıdır. Kırsala hizmet nasıl gidecek konusu çok önemlidir. Büyükşehir olmadan önce il özel idaresi kırsala hizmet götürüyordu. Şimdi de Büyükşehir Belediyesi götürebilir. Belli merkezler oluşturulur. Yerinden yönetimin esası da hizmetlerin vatandaşlara en kısa sürede ulaştırılmasıdır. Gerekli teşkilatlar kurulursa bu sağlanabilir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde her zaman aksaklıklar çıkabilir. Hayatın olağan akışında bu vardır. İlçe belediyelerinin İller Bankası payını yüzde 40 oranında büyükşehir alıyor. Bu konu tartışabilir. Tersi de söz konusu olabilirdi. İlçe belediyelerinin payı iyileştirilebilir. Orman köylüsüne tanınan haklar bu kanunda devam ettirildi. Görev ve yetki dağılımı konusu da en önemli konular arasındadır. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin yürütebileceği görevler ile her iki belediyenin birlikte yürüteceği görevler vardır. Büyükşehrin meclisinin kararıyla ilçe belediyelerine devredebilecek görevler var. Asıl sorun her iki belediyenin birlikte yürütebileceği görevler konusunda yaşanıyor. Fakat bu hizmetlerle ilgili büyükşehir belediyesine kaynak aktarılıyor fakat büyükşehir belediyeleri ilçe belediyelerine bu hizmetlerle ilgili kaynak aktarmıyor.
“İLÇE BELEDİYELERİNİN GÖREVLERİ NETLEŞTİRİLMELİ”
Büyükşehir Yasası’nda uygulamada doğan sorunların önlenmesi için; büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve yetkilerinin netleştirilmesi gerektiğini belirten Memiş, şöyle konuştu: “Çözüm şu… Büyükşehir ve ilçe belediyeleri kaldırılamayacağına göre yeni yapılanma şarttır. Mevcut sistem iyileştirilmelidir. Neler olabilir. Alternatif çözümler. Büyükşehir metropol belediye gibi olmalı ve il genelinde hareket edebilmeli. İlçelerle ilgili görev ve sorumlulukları farklılaştırmak gerek. İlçe belediyelerinin görevlerini net bir şekilde ortaya koymak gerekir. Temsil sorununu çözmek gerekir. Büyükşehir meclisindeki temsil oranı nüfusa göre demokratikleştirilmeli. Genel yetki tanımlaması yapmak gerekiyor. Büyükşehre su, kanalizasyon, itfaiye, atıklar, ulaşım ve nazım imar planları verilmeli. Diğer konular ilçe belediyelerine bırakılmalı. Biz koordinasyonu iyi yapamıyoruz. Koordinasyon birimleri sistematiğe oturtulmalı. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görevleri tartışmaya yer vermeyecek şekilde kanunda açıkça belirtilmeli.”
“SOSYOLOJİK TABANLI KENT VE KIR AYRIMI YAPILMALI”
Trabzon Üniversitesi'nden Doç. Dr. Çağrı Çolak, “Bu konuyla ilgili 6360 sayılı kanuna değinmek gerekir. Bu kanundan önce 17 ilçe, 57 belde, 478 köy bulunuyordu. Kanundan sonra 18 ilçe belediyesi ve bir büyükşehir belediyesi kuruldu. 554 yerel idare varken, düzenlenme sonrasında bu rakam 19’a düştü. O yüzden de bu kanun yerel yönetimlerde merkezileşme olarak adlandırıldı. Bu kanun kent kır ayrımında bazı sorunlara yol açtı. 30 ilin nüfusun tamamı kentsel nüfus olarak kabul edildi. Sorunları gidermek için nüfusun yanında sosyolojik tabanlı kent kır ayrımı yapılmalı. TÜİK’in son kent ve kır kriterlerinde bu durum göz önüne alınıyor. TÜİK’in daha önceki kent ve kır kreterleri sosyolojik ve kültürel açıdan sorunlara yol açıyordu.”
Çalıştaya; ilçe belediye başkanları, kamu kurumları temsilcileri, STK temsilcileri ve akademisyenler katıldı. Çalıştayın son bölümünde katılımcılara plaket takdim edildi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.