Nakil Sürecinde Nelere Dikkat Edilmeli
Organ yetmezliği hastaların sadece fiziksel sağlıklarını değil ruh sağlıklarını da etkilemektedir. Başarılı bir tedavi süreci için hastanın ruh sağlığı oldukça önemlidir. ’’Ruh ve beden bir bütündür.’’ Dolayısıyla ruhsal iyilik hali olmadan bedensel iyilik halinin olması beklenemez. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi’nden Klinik Psikoloji Uzmanı Psk. Müge Leblebicioğlu Arslan, anlattı.
Organ yetmezliği olan hastalarda özellikle depresyon, panik atak ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar sıklıkla görülebilmektedir. Bu sebeple nakil öncesi, nakil süreci ve nakil sonrasında hastaların psikolojik olarak neler yaşadığı ya da yaşayabilecekleri ve önleyici faktörlere dair bilgilendirilmesi hem ruhsal hem de bedensel iyilik hali için oldukça önemlidir. Günümüzde organ nakli bekleyen hasta sayısı artarak devam etmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en fazla organ nakli vakalarının böbrek yetmezliği olduğu söylenebilir. Her yıl farklı yaş gruplarında olan birçok hasta nakil için sıra beklemekte ve bu bekleme süreci kişilerde beraberinde hem fiziksel hem de psikolojik yıpranmalara neden olabilmektedir.
İşlevini yerine getiremeyen organın canlı ya da ölüden alınan sağlam organla hastanın tedavi edilmesine organ nakli ya da organ transplantasyonu denmektedir. Tedavide en temel amaçlardan biri hastanın yaşam kalitesini yani işlevselliğini arttırmaktır. Yapılan çalışmalar transplantasyon sonrasında hastalarda öncesine oranla belirgin düzeyde fiziksel fonksiyonlarda ve yaşam kalitesinde artış görülmektedir. Bununla birlikte transplantasyon öncesine göre hastaların kendilerini daha enerjik hissettikleri ve sosyal yaşama daha rahat katıldıkları görülmüştür.
Ruhsal anlamda nakil sürecini hastanın ikircikli duygularının bir arada olduğu bir dönem olarak tanımlayabiliriz. Hastaların hissettiği duygu durumu üç temel dönem içerisinde ele alabiliriz:
Nakil öncesi dönem; hastanın yoğun duygular ve hazırlıklar içerisinde beklediği süreci kapsamaktadır. Süreçteki belirsizlik hastada başlı başına stres, kaygı, umutsuzluk gibi olumsuz duyguları tetikleyebilmektedir. Özellikle bu dönemde kişilerde depresyon, anksiyete, başkasının organını almaya yönelik suçluluk duygusu gibi psikolojik problemler görülebilmektedir.
Nakil dönemi; bu dönemde hasta ameliyatın başarılı geçip geçmeyeceğine, organın uyum sağlayıp sağlayamayacağına ya da sevdiklerinden ayrı kalma ve ölüme dair işlevsel olmayan düşünceler içerisine girebilmektedirler.
Nakil sonrası dönem; yeni organa uyum sağlama süreci içerisinde olan hastada zaman zaman çökkün duygu durum görülebilmektir.
Psikolojik Anlamda Sağlıklı Bir Nakil Süreci için Neler Yapılmalı?
1.Organ naklinin hem organın yeni vücuda hem de hastanın yeni organa alışmaya çalıştığı başlı başına bir uyum süreci olduğu unutulmamalıdır
Bu süreçte mutsuzluk, mutluluk, umut ve umutsuzluk gibi ikircikli duyguların yaşanması son derece normaldir. Tüm bu duygusal dalgalanmalar normal olmakla birlikte çoğunlukla transplantasyon sonrasında diyaliz sürecine göre fiziksel ve psikolojik iyilik halinde artış görülmektedir. Bu durum sadece hastanın yaşamını değil ilişki kurduğu kişilerde olumlu yansıdığı söylenebilir. Var olan mevcut sürece uyumlanmak yeni düzen ve rutinler oluşturmak bu süreçte kişiyi rahatlatacaktır.
2. Yeni yaşam düzeni oluşturmak ve kontrolleri ihmal etmemek son derece önemli
Transplantasyon sonrası verilen ilaçların düzenli kullanılması, düzenli doktor kontrollerine gidilmesi, diyet ve beslenme programına uygun besin alımının gerçekleştirilmesi, doktor kontrolünde düzenli egzersiz yapılması oldukça önemlidir.
3. Duygularınızı bastırmak yerine fark edin
Genel olarak bu süreçte yapılan yanlış olumsuz duygulardan kaçınmak ve onları bastırmaya çalışmaktır. Bununla birlikte özellikle transplantasyon sonrası hastaların sürekli pozitif duygulanım içerisinde olma beklentisi gerçekçi olmadığı kadar işlevsel de değildir. Bizim kaçınılması ve bastırılması gerektiğini düşündüğümüz negatif duyguların da hayatımızda birer işlevi vardır. Eğer kişi negatif duygularının farkında olmaz ve kaçınırsa aynı zamanda ilişkili duygunun kendisine vermeye çalıştığı mesajın da farkında olmayacaktır. Duygular birer elçidir ve ruh sağlığınızın alarm sistemi gibidir. Kişinin hissettiği duygu olumsuz bir duygu olsa dahi belirli düzeyde hissedilen duygu aslında bizi motive eder ve tehlikelere karşı kendimizi ve çevremizdekileri korur, önlemler alarak hayatta kalmamızı sağlar.
4. Duygularınızı ifade etmekten çekinmeyin
Transplantasyon öncesi ve sonrası hastaların duyguların farkındalığı kadar ifadesi de önemli bir konudur. Kişilerin hissettikleri stres, öfke, suçluluk, mutsuzluk ya da umutsuzluk gibi olumsuz duyguların ifade edilmemesi hastaların ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Olumsuz duygu ve düşüncelere kapıldığınızda sigara içmek, ilacı kullanımını bırakmak, evden dışarı çıkmamak gibi duyguyu telafi edici işlevsel olmayan tutumlar yerine, ‘’ Şu anda ne hissediyorum?’’ ‘’Bu duyguya sebep olan aklımdaki düşünce ya da düşünceler neler?’’ vb. sorular üzerinde yoğunlaşmak duygularınızı fark edip anlamınız için önemli bir adım olacaktır. Buna ek olarak olumsuz düşünce ve duygularınızı yakınızla ya da vericinizle paylaşmak sizi rahatlatarak baş etmenizi kolaylaştıracaktır.
5. Psikolojik destek almaktan çekinmeyin
Fiziksel destek kadar ruhsal desteğinde başarılı bir tedavi sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Duygusal anlamda baş etmekte zorlanıyorsanız bu durum işlevselliğinizi etkilemeye başladıysa, baş edemediğiniz ya da baş etmekte zorlandığınız düşünce, imaj ve duygular varsa bir ruh sağlığı uzmanıyla görüşerek destek almanız hem fiziksel sağlığınız hem de psikolojik iyi olma haliniz açısından oldukça önemli olduğu unutulmamalıdır.